Ukrayna’nın mücadelelerle dolu dikenli yolu

0
1802

Ad astra per aspera (zorlukların içinden yıldızlara doğru), Ukrayna’nın haklı mücadelesinde kendi Yerel Ortodoks Kilisesi’nin özerkliğini alması için yürüdüğü yoldur. Ukrayna’nın yolundaki tüm dikenlerin ve zorlukların tam anlamıyla “Rus yapımı” olduğu bilinmelidir. Ukrayna’nın bu zorlu mücadelesinde Ekümenik Patrikhanenin getirdiği hiçbir engel bulunmadığı belirtilmelidir. Aksine, Patrik I. Bartholomeos’un eylemleri tarihsel adaleti tesis etmede önemli bir rol oynamıştır.

Tarihsel adaleti tesis etmede gösterilen çaba Ortodoks dünyasında büyük bir tarihi savaşı meydana getirdi. Ukraynalılar gerçek bir savaş ile mücadele ederken, inançları konusundaki girişimlerin de bir başka savaş alanına dönüştüğünü anladılar.

Rusya, Ukrayna’ya karşı olan savaşında her zamanki savaş araçları olan; manipülasyon, rüşvet, şantaj ve tehdit gibi araçları kullandı. Bu konuda verilebilecek örneklerden biri Ukraynalıların Patriği Bartholomeos’un “rüşvet” gibi bir iddia ile gündeme gelmesi oldu. Fakat bilindiği üzere Rus propagandasında kamuoyunu manipüle etmek için kullanılan birçok araç var ve nihayetinde Stalin döneminden beri Rus Ortodoks Kilisesi (ROK) toplumu köleleştirmek için bir araç olmuştur.

Bunun, Ekümenik ve Moskova patrikleri arasındaki ilk çatışma olmadığını ve Rusya’nın güçleri gasp etmeye yönelik ilk çabası olmadığını belirtmek gerekir. ROK uzun zamandır Ekümenik Patrikhanenin otoritesini gasp etmeye yönelik çalışmalar sürdürüyordu. Bu durum, Ekümenik Patrikhanenin kanonik (hakça sahip olunan) bir bölgesi olan Kiev Metropolis’inin 1686’daki ilhakıyla kanıtlanmıştır.

1970 yılında, Moskova Patrikhanesi, Ekümenik Patrikhanesi tarafından asla kabul edilmeyen ve statüsü hala belirsiz olan “Amerika’daki Ortodoks Kilisesi” ne kendiliğinden otosefal (Ortodoksluk’ta kendilerine âit bir baş tarafından yönetilen ve kendi kendilerine başpiskopos/metropolit tâyin eden Ortodoks kiliselerine ve Doğu Ortodoks Kilisesi’ne verilen addır) hakkı vermiştir.

Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra da nüfusun çoğunluğunun Ortodoks olduğu Post-Sovyet kampının bazı ülkeleri bağımsızlıklarını almaları sonrasında Ekümenik Patrikhanede kilise özerkliklerini kazandılar.

Sorunu daha iyi anlayabilmek adına, ROK ve Ekümenik Patrikhane arasında ortaya çıkan bazı çatışmaların tarihini hatırlamamız gerekiyor.

1990’larda Moskova, Konstantinopolis’i, Finlandiya, ABD, Kanada ve Estonya’daki kilise meseleleriyle başa çıkma yolunda bağları koparmakla tehdit etti. Ancak, bu tehditlerin hiçbiri gerçek bir eylem gerektirmemiştir. Moskova’nın bu tehditleri, ROK’a hiçbir zaman küresel ortodoksluğun en güçlü organı olan Ekümenik Patrikhane’den otosefaliyle ilgili Tomos verilmediği göz önüne alındığında oldukça gülünçtür.

Yerel kiliseler için mücadele

Ukrayna kilisesinin bağımsızlığı için verilen mücadele yıllardır sürüyor. Dünya yakın bir zamana kadar, Ukrayna’nın, 1686’da gerçekleşen yasadışı hareketler sonucunda Rus hiyerarşileri ve devlet otoritelerinin nüfuzu altına girmesinden sonra, Rus Ortodoks Kilisesi’nden kendi bağımsızlığı için mücadele ettiğinden şüphe etmedi.

20. yüzyılda, Ukrayna makamlarının önyargılarından ve Moskova düşüncelerinden dolayı başarısız olunan, birkaç farklı yasal otosefali elde etme girişimi oldu.

Bağımsızlık mücadelesinde yeni aşama, Ukrayna’nın bağımsızlığını ilan ettiği 1991 yılında başladı. Takribi zaman içerisinde, Ukraynalılar kanunlara göre bağımsız bir devletin kendi bağımsız kilisesine sahip olması gerektiğini düşünmeye başladılar.

Sorun, Kasım 1991’de düzenlenen Ukrayna Ortodoks Kilisesi’nin (UOK) Yerel Konseyi’nde (mecliste) değerlendirildi. Toplantıya Ukrayna’nın dört bir yanından piskoposlar ve rahipler katıldı. Konsey, otosefali hakkı talep ederek Moskova’ya itirazda bulundu.

Bütün piskoposlar, şu anda Ukrayna’daki Rus Ortodoks Kilisesi’nin (UOK) başpiskopos olan Onufriy (Berezovsky) de dahil olmak üzere temyiz başvurusunu imzaladılar.

Moskova sorunu ele almak yerine, Ukrayna Ortodoks Kilisesi’nin Metropolitanı Filaret (Denysenko) başkanlığına karşı sert bir kampanya başlattı. Nihayetinde Metropolitan Filaret’i kilisede lider konumda görevden alan ve bunun yerine bir Rus piskoposu olan Metropolitan Volodymyr’i (Sabodan) seçen yasadışı bir Piskopos Konseyi’nin kurulması sağlandı.

 

Sonuç olarak, Ukrayna dini temellere ayrılmışken, Ukrayna Ortodoks Kilisesi ikiye bölünmüş oldu: Moskova Patrikhanesi (UOK-MP) yanlısı bir Rus UOK’si ve Kiev Patrikhanesi’nin bağımsız bir UOK’si (UOK-KP). İkincisi, Rus Ortodoks Kilisesi (ROK) tarafından şiddetli bir muhalefetin sonucu olarak, kendisini küresel Ortodoksluk anlayışından izole edilmiş şekilde buldu. Daha sonra Rus Ortodoks Kilisesi’nin (ROK) Ukrayna’daki yıkıcı eylemleri- Ukrayna’daki üçüncü bir kilisenin Autocephalous (Müstakil) Ortodoks Kilisesi’nin (UAOK) kurulmasına yol açtı.

Ukrayna toplumu, son 26 yıldır böyle bir kilise ayrılığını sürdürüyor. Çeşitli Cumhurbaşkanlarının yönetimi sırasında, Ukraynalı Ortodoksları tek bir kilisede yeniden bir araya getirme girişimlerinin hiçbiri sonuç vermedi.

Nisan 2018’de, Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko ve Ekümenik Patrik Bartholomeos (başka bir kiliseye otosefali sağlama konusunda özel bir hakkı olan) arasındaki görüşmelerden sonra sorunun üstesinden gelmenin yolunu buldu.  İzlenilmesi gereken yol, Ukrayna Kilisesi’nin ROK’den tam kanonik (kutsal kitapta geçen – kilise kanununa göre belirlenen) bağımsızlığını kazanmaya çalışmasıydı. Ekümenik Patrikhane olan Ana Kilise, bunun gerçekleşmesi için sorumluluğu üstlenmiştir.

Bu amaçla, laik otoriteler (Başkan ve Parlamento), kilise liderleri (UAOK, UOK-KP ve UOK-MP piskoposlarının bir bölümü), Ekümenik Patriğe, Ukrayna’da ortodoks kilisesine otosofali olarak bir Tomos’un verilmesi konusunda temyiz başvurusunda bulundu.

Sinod (Kilise’nin yönetim organı) temyiz başvurusunu değerlendirdi ve Tomos’un verilmesine ilişkin prosedürü başlatmaya karar verdi. Böyle bir prosedür, ROK de dahil olmak üzere dünya çapındaki diğer tüm Ortodoks Kiliseleri hakkında karar vermeyi öngördü.

Bu tür eylemler Rus Kilisesi’nde muhalefete yol açtı. Özellikle, Rus Ortodoks Kilisesi’nin Dış İlişkiler Dairesi Başkanı Metropolitan Hilarion Alfeyev, sorunu çözmek ve din adamlarını ikna edebilmek adına tüm Ortodoks Kiliselerini ziyaret etti.

Ukrayna’daki ROK temsilcileri, Ukrayna toplumunu, Ukrayna için hiçbir Tomos olmayacağına ikna etmeye çalışırken, konuyla ilgili sahte haberler yaydılar.

Ancak tüm girişimlere rağmen süreç devam etti.  Başlatılan süreç, Ukrayna-Rus Vaftizinin 1030. yıldönümü kutlamalarına katılmak üzere 28 Temmuz 2018’de Kiev’e gelen Bartholomeos’un temsilcileri tarafından doğrulandı.

Süreci engellemeye çalışan Moskova Patriği Kirill, Ekümenik Patrik Bartholomeos  ile bir araya geldi. Toplantının gündemi gizli tutuldu, ancak daha sonra tartışmanın konusunun Ukrayna’nın otosofali isteği olduğu ortaya çıktı.

Ekim ayında Ekümenik Patrikhanenin Sinod’u (kilise meclisi), Ukrayna Kilisesinin Rus Ortodoks Kilisesi’ne itaat etmesini ve Moskova’nın daha önce UOK-KP ve UAOK başkanlarına karşı verdiği aforoz emirlerini kaldırmıştır. Bu eylemler, Ekümenik Patrikhane ile dinsel bağları kesen Rus Ortodoks Kilisesi’nin karşıtlığını kışkırttı.

Bununla birlikte, bu durum, UAOK ve UOK-KP tarafından memnuniyetle karşılanan iki eyleminin (elçiler) prosedürünü tamamlamak için Ukrayna’ya yerleştirilen Ekümenik Patriğin konumunu etkilemedi. Fakat ROK temsilcileri bu tür eylemleri hukuka aykırı ilan ettiler ve Ukrayna mevzuatı ve kanunları aksine, Ukrayna’yı terk etmelerini talep ettiler.

Kiev Rus vaftizinden sonraki belgelerin araştırılması, ROK’un Ukrayna’daki eylemlerinin yasadışı olduğu yönündeki öngörüleri doğruladı. ROK’nin aslında bin yıllık tarihi, toprakları ve katedralleri ele geçirdiği tespit edildi.

Tarihsel olarak, herhangi bir Yerel Kilise’ye otosefalinin sağlanmasının Ekümenik Patrikhane’nin özel bir hakkı olduğu kanıtlanmıştır.

Aynı zamanda, Moskova’nın otosefali üzerinde bir Tomos’u olmadığı gibi; ROK’un, kanonik (kilise kanununa göre belirlenen) olmayan statüsüne işaret ettiği ve Ukrayna’daki piskoposluk faaliyetlerini geçersiz kıldığı Ukrayna Kilisesini kontrol etme hakkı da yoktur.

Moskova’nın yıkıcı eylemlerini sürdürmesine, Ukraynalıları dini bir savaşla tehdit ettiği gerçeğine rağmen, Ukraynalılar Ortodoks dünyasındaki durumun farkındadır ve bu nedenle de Donbas’ın işgal altındaki toprakları dahil olmak üzere, İnsanlar Konstantinopolis’in kararını duymaktan mutlular. Ukraynalılar, Rus propagandasına rağmen Ekümenik Patrikhanenin eylemlerini desteklemeye devam ediyorlar.

Görüldüğü üzere, Ukrayna, tüm engellere rağmen, otosefalide Romos elde etmeye doğru giderek, Ukrayna’nın güçlü manevi temeli olacak Ukrayna Bağımsız Yerel Ortodoks Kilisesi’nin oluşturulması bekleniyor.